Korona virüsü pandemisi ağır kayıplar yarattı ve bunun yaralarını halen sarabilmiş değiliz fakat pandemi aynı zamanda uzun zamandır ihtiyaç duyulan bir farkındalığa ve insanların kendilerini sorgulamalarına da vesile oldu. Pek çok çalışan “Neden çalışıyorum?” “İşimle kişisel hayatım arasındaki dengeyi nasıl kuracağım?” ve “Gerçek amacım ne?” gibi soruların cevaplarını bulma peşine düştü. Kuvvetle muhtemel çalışanların kendilerini dinlemeleri ve deneyimlerini gözden geçirmeleri dünyayı kimilerinin ‘Büyük İstifa’ olarak adlandırdığı bir fenomenin ortasında bıraktı. Çalışanlar başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok yerinde rekor denilebilecek sayılarda işlerini bırakmaya başladı. Bu kitlesel ‘göç’ü tetikleyen ne oldu? Uzmanların ve yorumcuların düşüncelerine göre, çalışanlar yeni bir yola çıktı çünkü bireysel değer ve amaçlarıyla uyuşan ve çalışanının esenliğini sağlama konusunda samimi davranan kurumların bir parçası olmak istiyorlar. Ayrıca, pandemi döneminde yaygınlaşan uzaktan ve hibrit çalışma üretkenlik, esneklik, özerklik gibi açılardan görece başarılı olduğu için çalışanlar pandemi sonrasında da yeni çalışma modellerinin iyileştirilerek hayatlarımızda kalıcı hale gelmesini istiyorlar.
Bu ne boyutta bir istifa hareketi ki kimileri onu ‘Büyük İstifa’ olarak adlandırıyor? İstatistiklere bakalım. ABD Çalışma Bakanlığı verilerine göre 2021’in Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında 11.5 milyon çalışan işini bıraktı. Gallup’un bu sene yaptığı bir araştırmada çalışanların %48’inin yeni arayışlarda olduğu ortaya çıktı. Microsoft’un 20’den fazla ülkede 30.000’in üzerinde çalışanla gerçekleştirdiği araştırmada ise katılımcıların %46’sı işlerini değiştirmeyi planladıklarını söyledi.
İnsanlar neden işlerinden ayrılıyor?
Pandemi sürecinde Büyük İstifaya neden olarak gösterilen farklı dinamikler bir araya geldi fakat bazı faktörlerin özellikle ön plana çıktığını gözlemleyebiliriz. Çok sayıda çalışan anlam arayışında buldu kendini, ve gerçek amaçlarının ne olduğunu sormaya başladı. Önemli bir parçasını iş ve kariyerin oluşturduğu ancak bununla sınırlı kalmayan daha geniş bir hayat yaşamanın olasılığı peşine düşüldü. Kulağımız sık sık ‘denge’ kelimesini duyar oldu. Hemen her makalede çalışanların işleri ve özel hayatları arasındaki muğlaklaşan sınırı yeniden belirginleştirerek sağlıklı bir denge kurmak istediklerini okur olduk. Bunun nedeni ise oldukça açık: Çalışanlar abartısız tükenmiş durumda. Bu konuda yapılan birçok araştırma var ve çalışanların yoğun iş temposu yüzünden tükenmişlik, stres, kaygı vb. sorunlar yaşadığı bir gerçek. Örneğin, Monster tarafından yapılan bir ankete göre çalışanların %69’u pandeminin başından bu yana tükenmişlik belirtileriyle mücadele ediyor. Buna eşlik eden çocuk bakımı, aile büyüklerinin ihtiyaçları, ekonomik darboğaz, yalnızlık, eve kapanmalar, fiziksel ve ruhsal sağlığı bozan durumlar insanları bir uyanışa götürdü. Hayatta durmaksızın çalışmak ve kazanmak dışında daha önemli şeylerin olduğunu hatırladık: Sağlık ve esenliğimiz.
Mevcut durumda pandemi başladığından bu yana milyonlarca kişi işlerini bıraktı, istifa etmeye ve iş değiştirmeye devam ediyor ya da bunun planını yapıyor. İşverenler, onları çıkmazda bırakabilecek kuvvete sahip bu harekete karşı zamanında ve etkili bir stratejiyle tavır alırsa yetenekli işgücünün kapıdan çıkıp gidişini izlemek zorunda kalmayabilir. Dalgayı tersine çevirmek için her şirketin çalışan esenliğine samimi bir şekilde eğilmesi ve çalışanlarını takdir edip destekleyen bir kültürü yaşatması gerekiyor.
Büyük İstifadan sağ çıkmanın anahtarı: Bütünsel esenlik
Pandeminin ilk aylarında kurumların önceliklerinde çalışanın ve işyerinin güvenliğini sağlamak vardı fakat bu odak gittikçe esenlik ile çalışan bağlılığı arasındaki kuvvetli bağa doğru kaymaya başladı. Çalışan esenliği ve çalışan bağlılığı karşılıklı olarak birbirini besleyen iki olgu. Şöyle ki çalışanlarınız kendilerini iyi hissettiğinde, sağlıklarına önem verildiğini ve değerli görüldüklerini bildiklerinde, işlerine bağlılıkları artıyor. Çalışanların birbirinden farklı esenlik ihtiyaçlarına önem veren, onların bütünsel esenliklerini koruyacak bir kültür ve ortam sağlama gayesi güden işverenler, Büyük İstifayı yüksek çalışan bağlılığı sayesinde en az zararla atlatabilecek ve yetenekli işgücünü kaybetmeyecek.
Pandemiyle birlikte değişen ve çoğu yerde zorlaşan koşullar da dikkate alındığında çalışan esenliğini en önemli gündem maddeleri arasına taşımanın zamanı çoktan geldi. Bütünsel bir esenlik deneyimi çalışanların yılmazlığını artırır ve onları daha mutlu, bağlı, üretken bireyler yaparak şirketlerin hedeflerine ulaşmalarına ve çalkantılı zamanlarda dahi başarılarını sürdürmelerine yardımcı olur. Çalışan esenliği, incelikle tasarlanıp uygulanması gereken çok boyutlu bir süreç. Tasarım odaklı düşünme modelinin empati kurma, tanımlama, tasarlama, prototip oluşturma ve test etme gibi aşamalarının uygulanmasıyla başlar ve kurulan esenlik projesi İnsan Kaynakları profesyonelleri, müdürler, liderler, BT departmanı gibi şirket yetkilileri ile esenlik takımları arasındaki sürekli ve yakın işbirliğiyle geliştirilir. Ayrıca, çalışanlara anlamlı bir esenlik deneyimi sunmak için onların aktif katılımlarını teşvik etmek de çok önemli. Tüm bunların altından tek başına kalkmak kolay değil ki zaten yalnız değilsiniz. Biz Wellbees olarak her biri konularında deneyimli geniş bir uzman ekibi, 8 farklı başlıkta sunduğumuz esenlik içerikleri, sosyal bağları artıran etkinlik ve meydan okuma fonksiyonlarımızla çalışanlarınızın yanında olmaya ve onları destekleyemeye her zaman hazırız. Wellbees, herkesin potansiyeline ulaşabileceği ve aynı zamanda bir diğerine destek olacağı bir dünya yaratma gayesini taşıyor. Amacımızı, dokunduğumuz herkes ve her şeyde yaşatmak için çalışanları ve şirketleri biricik esenlik yollarına davet ediyoruz. Davranış değişimi psikolojisinin ve yeni alışkanlıklar kazandırma felsefesinin gücüne inanıyor ve bu doğrultuda çalışanlarınızın ve şirketinizin ihtiyaçlarına göre tasarlanan sosyal platform ağımızdan, proaktif çalışan destek programımızdan ve oyunlaştırma yöntemlerinden yararlanıyoruz.
Rekor boyuttaki istifalara karşı çalışanlarınızın biricik ihtiyaçlarına özel, dönüştürücü bir esenlik programıyla gardınızı alabilirsiniz. Daha önce de söylediğimiz gibi çalışan esenliğinin birçok boyutu var fakat aşağıdakiler başarılı bir deneyimin temellerini inşa ediyor ve kurumunuzun esenlik stratejisi bu temeller üzerinde yükseldiği takdirde günün sonunda kazanan tarafta olmamanız için hiçbir neden yok.
Aidiyet hissi, güven ve şeffaflık
Güven ve aidiyet hissini besleyen kültürlere sahip şirketlerde bireyler daha üretken çalışabiliyor ve potansiyellerini keşfedebiliyor. Bu durum çalışanların mutluluğu ve bağlılığı üzerinde olumlu etki yarattığından personel değişim oranını azaltmak da kolaylaşıyor. Liderler, şeffaflığı ve samimiyeti ilke edindiğinde bu durum şirket kültürünün kapsayıcılık ve çeşitlilik, yenilikçilik, fiziksel ve psikolojik açıdan güven hissi, esenlik, adalet ve aidiyet gibi karakteristikler etrafında kuvvetlenmesini sağlıyor. Böylece şirketin büyümesi, çalışanın kendini geliştirip ilerlemesi, yüksek performans ve bağlılık için en elverişli atmosfer oluşuyor. Willis Towers Watson’ın yaptığı araştırmalar, güçlü bir çalışan deneyimiyle fark yaratan şirketlerin yukarıdaki ilkeleri benimsemeyen şirketlerle karşılaştırıldığında yetenekli işgücünü elinde tutma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Kültür, değerler ve amaç
Personio’nun yaptığı bir araştırmada işlerinden ayrılmayı planlayanların yarısından fazlası bunun nedenleri arasında sosyal haklardaki kesintiler, iş-hayat arasındaki dengenin bozulması ya da toksik çalışma kültürünü sayıyor. Amerika Psikolojik Derneği’nin verileri ise tablonun iç açıcı tarafı. Buna göre, esenlik girişimlerini şirket kültürünün stratejik bir parçası olarak uygulayan şirketlerde çalışanların %89’u çalıştıkları yerleri başkalarına önermeye daha istekliler.
Aslında bu sonuçlar şaşırtıcı değil, çünkü şirket kültürü ve çalışma ortamı çalışan esenliğini gerçek anlamıyla destekleyip teşvik etmedikçe uygulanan proje ya da girişimler ne kadar sağlam olursa olsun beklenen başarıyı getirmesi mümkün olmayacaktır. Esenlik; ancak ‘önce senin sağlığın ve esenliğin’ diyen ve bu anlayışı liderlerin de desteğiyle sürdürebilen kültürlerde sağlanabilir.
Çalışanın sesi ve ihtiyaçları
Esenlik bireysel bir deneyim ve her çalışanın ihtiyacı ya da iyi olmaya hazır bulunma durumu aynı değil fakat pandemiden öğrendiğimiz bir şey varsa o da küresel işgücünün çalışma şekillerinde daha fazla esneklik ve özerklik istediği. Ernst & Young’ın yaptığı bir araştırmada çalışanların %54’ü ellerinde olsa ne zaman çalışacaklarına kendilerinin karar vermek istediğini belirtmiş. %40’ı ise çalışma mekânlarını serbestçe seçebilmek istiyor. Bir başka ankete katılan çalışanların %39’u ile Y ve Z kuşaklarının %49’u pandemi sonrasında çalıştıkları kurumlar uzaktan ya da hibrit gibi esnek modeller sunmaya devam etmezse işlerinden ayrılmayı düşünebileceklerini söylüyor. Dolayısıyla, kurumsal koşulları ve çalışanların isteklerini hesaba katarak farklı çalışma modellerini harmanlama yoluyla çalışma zamanı ve mekânı üzerinde esneklik sunmayı avantaj olarak gören şirketlerin, Büyük İstifa dalgası geri çekilirken dimdik ayakta kalma şansı çok daha yüksek.
Çalışan esenliğini sağlamada samimiyet her ekip üyesinin öncelikle bir birey olduğunu fark etmekle başlar. Her birey de farklı ihtiyaçlara ve biricik hikâyelere sahiptir. Şefkat ve empati gösterme gücü yüksek liderler ve müdürler çalışanlarına neye ihtiyaçları olduğunu sorar. Ne istediklerini öğrenmek ister. Çünkü çalışanların kendilerini iyi hissetmelerinin ilk adımı onları dinlemekten geçer.
Çalışan Esenliği şirketinize bağlılığı artırır
Toparlarsak, Büyük İstifa hareketini tükenmişlik ve daha fazla esneklik arayışı tetikledi ve iyi olmaya duyulan özlem büyüttü. Gallup, çalışanlardan bir işverende aradıkları özellikleri sıralamalarını istedi ve kuşak ayırt etmeksizin tüm katılımcıların ilk üç kriterinde ortak olan bir tanesi var: Çalıştığım kurum çalışan esenliğine önem vermeli. Görünen o ki bütünsel esenliği odağına alan özellikle dijital esenlik çözümleri artık şirketlerin işe alım ve yeteneği elinde tutmalarının en etkili kozlarından biri. Çalışanlarını kaybetmek istemeyen ve işgücünde istikrara önem veren her başarılı marka; şeffaflığı, büyümeye ve gelişmeye elverişli bir şirket kültürünü, çalışan eğitimini ve çok katmanlı, farklı ihtiyaçlara cevap veren esenlik girişimlerini stratejik hedeflerinin ve büyük ölçekte amacının kumaşına dokur. Böyle bir şirketin çalışanları bütünsel esenlikleri açısından güvenli bir ortamda bulunduklarının bilinci ve rahatlığıyla tüm benliklerini işe getirmekten çekinmez, performanslarını beslemek için ihtiyaçları olan fırsatların sunulacağını bilerek gelişmek için çaba gösterir. Kendini güvende ve iyi hisseden çalışanlar yaptıkları işte anlam bulur ve kendileriyle birlikte şirketlerine ve topluma sağladıkları faydayı fark ederek işlerine olan bağlılıkları artar. Hem iş dünyasını hem de hayatlarımızı yeniden şekillendiren kuvvetli dinamiklerin ortasında kalmışken, aldığımız yaraları empatinin gücü iyileştirilebilir. İşverenler, empatiyle yaklaştığında pandeminin çalışanlar tarafında yarattığı ağır sonuçları daha kolay fark edecektir. Çalışanların esenliği şirketinizin esenliği ve başarısıdır.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
İş Dünyasının Geleceği Hibrit Çalışma Modeli Olabilir
İş Dünyası Gücünü Amaç ve Anlamdan Alıyor
KAYNAKLAR
https://www.gallup.com/workplace/351545/great-resignation-really-great-discontent.aspx
https://www.gallup.com/workplace/352952/employees-wellbeing-job-leave-find.aspx
Yazan: Burcu Uluçay